iş hayatında ve günlük hayatta bilgisayar ve internet kullanımının yaygınlaşması ile birlikte, nitelik ve nicelik olarak değişikliğe uğrayan suç olgusu, bu sahanın da bir takım hukuki düzenlemelerle disipline edilmesi ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.
Bilgisayar ağları yoluyla işlenen suçların Dünya’da gittikçe artması ve toplum hayatını olumsuz etkilemesi nedeniyle, bu suçlarla mücadele edebilmenin yolları aranmaya başlanmıştır. Bu konuda ilk çalışmalar ve düzenlemeler, söz konusu suçlardan en çok muzdarip olan gelişmiş ülkeler tarafından yapılmıştır. Ülkemizde ise bu konu biraz geç ele alınmıştır. Bunun sebebi kurumsal ve kişisel bilgisayar kullanımının geç yaygınlaşması sonucunda, siber suçlar konusunun ceza hukuku açısında büyük bir problem teşkil etmemiş olmasıdır.
Bilgisayar ve internet alanında işlenen suçların tarihi 1960’lara kadar gitmektedir. Bu yıllarda bazı gazete ve bilimsel dergilerde yayımlanan makale ve inceleme yazılarında “bilgisayar suçu” (computer crime) veya “bilgisayarla ilgili suç” (computer-related crime) terimlerinin telaffuz edilmeye başlanması ile birlikte Penoloji ve Kriminoloji bilimlerinin ilgileneceği yeni bir kavram daha ortaya çıkmıştır. İnternet’in anavatanı olan ABD, internet ve bilgisayar dünyasındaki tüm olumlu gelişmelerin öncülüğünü yapmasının yanında, internet’in bir suç vasıtası olarak kullanılmasında ve bu suçlara ilişkin düzenlemelerin yapılmasında da öncülüğü kimseye bırakmamıştır.
Bilgisayarlar ve internet konusunda 1970’li yılların ortalarına kadar karşılaşılan ve suç teşkil eden eylemler, bugün için nispeten basit sayılabilecek düzeyde, bilgisayarların çeşitli şekillerde sabote edilmesi, bilgisayar sisteminin yasa dışı olarak kullanılması ve bilgisayar casusluğu şeklinde ortaya çıkmaktayken, zaman ilerledikçe bilgisayar ve internet teknolojisinin de gelişmesiyle bu teknoloji çok hızlı bir şekilde gelişmektedir. İnternet kullanımının da yaygınlaşması sonucunda bilgisayar ve internet vasıtasıyla işlenen suçların sayıları artmış ve daha karmaşık hale gelmeye başlamıştır.
Bilgisayarlar yoluyla işlenen suçlar üzerine yapılan ilk çalışmalar, 1970’li yıllarda başlamıştır. Gerçekten, bu yıllarda ortaya çıkan Amerikan Eşitlik Fonu (Am. Equity Fund), Alman Herstatt ve İsviçre Volvo davaları bu çalışmaları tetikleyen ilk davalardır. Söz konusu çalışmalar sınırlı sayıda siber suçu açığa çıkarmıştır. Fakat adli mercilere bildirilmeyen veya soruşturulmayan yüksek miktarda bilgisayar suçu olduğu da tahmin edilmektedir.
1980’li yıllardan sonra, iş hayatında ve günlük hayatta bilgisayar ve internet kullanımının yaygınlaşması ile birlikte, nitelik ve nicelik olarak değişikliğe uğrayan suç olgusu, bu sahanın da bir takım hukuki düzenlemelerle disipline edilmesi ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. 1980’li yıllardan sonra, bilgisayar ve internet yoluyla işlenen suçların sadece ekonomik boyutlarının olmadığı ve bu tür suçların en az ekonomi kadar önemli, diğer bazı değerler aleyhine de işlenebileceği anlaşılmıştır. Bunun sonucu olarak da siber suç olgusu ortaya atılmış ve bu suçların ayrı bir disiplin altında incelenmesi gereği ortaya çıkmıştır.